"Şimdi artık şehadet zamanıdır!"
"Malcolm X"in kilit cümlesi işte buydu. Zenci olmaktan utandığı için saçlarını yakıcı bir asitle düzleştirmeye çalışan Harlemli uyuşturucu ve kadın satıcısının, yirminci yüzyılın en büyük Müslüman devrimcilerinden birine dönüşmesinin tüyleri diken diken eden öyküsünü mutlaka okuyun!
İnsanlar, ütopyalarını gerçeğe dönüştürebilmek için bir ömür boyu çalışır, didinir, inandıkları değerler uğruna ölesiye savaşırlar. Ama bazen öyle bir ân gelir ki bu dünyayı aslında kendi iradelerimizin yönlendirmediğini, her türlü fânî iradenin üzerinde bir ilâhî irade olduğunu fark ederiz. İşte bu da insanın kendisini "Yaradan'ın takdirine kayıtsız şartsız teslim etme ânı"dır.
LİDER, bir kitle heykeltraşıdır. Vazifesi, mermer blokundan heykel yontarcasına, kalabalıkları bir imân ordusuna dönüştürmektir.
İlk ıslâhat kendinde başlar... İslâhatçı; değiştirmek istediği toplumdan evvel kendini inşâ edendir.
Malcolm X, gerçek bir liderdi.
Kırk yıllık bir hayatta en fazla ne yapılabilirse, ondan da fazlasını yaptı.
"İblis"ten "El Hacc Mâlik El-Şahbâz"a, serserilikten Amerikalı Siyah Müslümanların Liderliğine... Ve çok daha ötelere: Şehâdete! Bataklıklardan şâhikalara yükselen bir hayat...
İslâm dünyasının, son yüzyılda yetişen en iftihâr edeceği kahraman evlâtlarından biriydi Malcolm.
Ömrü, her dakikası fitili ateşlenmiş bir dinamit gibi geçen bu insan, indifadan yorulmayan bir yanardağa benziyordu.
Ona "Amerika'yı sarsan adam!" dediler... Doğruydu. "Dünyanın en öfkeli zencisi!" dediler... Doğruydu.
Malcolm X, boğanın boynuzundan tutan adamdı!
Bir liderin tarihî misyonu, önderlik ettiği kitlenin içinde bulunduğu şartlarla irtibatlıdır. Bu gerçeği göz ardı ederek onu "aşırı" olmakla itham edenlere, cevapların en susturucusuyla karşılık vermişti "Evet ben aşırıyım; çünkü benim halkım, bu ülkede aşırı derecede kötü durumda!"
Bir yerde zulüm varsa, inlemek de aşırı olacaktır, isyân da!
Tekmelenenler türkü söylemez!
Derilerinin rengi siyah diye horlanan, linç edilen, öldürülen, caddelere, kahvelere, okullara sokulmayan, hayvanlardan daha hakir muameleye maruz kalan insanların damarlarına şuûr, öfke, şahsiyet ve imân enjekte ettiği için çağdaş beyaz yamyamların kâbusu olmuştu!
Bir dâvâyı hakiki istikametinden saptırmanın en kalleş ve sinsi yolu, başına sahte liderlerin geçmesidir... Sahtekâr Elijah Muhammed'le saptırılan Müslümanlık, "palavracı siyah papaz" Martin Luther King'le yozlaştırılan zenci hakları hareketi, O'nun aksiyonuyla "suç üstü" yakalanmıştı.
Elijah, iğrenç yalanlarla "yalancı semâlarda yalancı cennetlere" çağırıyordu. King, "pembe" bir rüya görüyordu. Malcolm'sa; "gerçeklerin iki kaşı ortasına bakıyordu."
Şimşekleri üstüne en çok "oyunları bozanlar" çeker! Suya sabuna dokunmayan "muhalif"lerin, iktidarın başı üstünde yeri vardırl. "her şeyin aynı kaldığı" değişiklik arzûları, kimseyi rahatsız etmez...
İnanmış bir tek insanın nelere muktedir olabileceğini görmek için onun hayatına bakmak gerekir. "Süper Güç" olduğu "vehmedilen" bir devlet, bu siyah derili adam karşısında âciz kalmıştı!
Bazı insanlar, bütün insanlık için ölürler: Bütün insanlık için yaşadıkları gibi.
Hürriyetin devâsâ heykelini dikenler, onun her cümlesi bir kıvılcım (hem ışık, hem alev) olan hür ve yiğit sesini susturabilmek için çareyi FBI ajanlarına kurşunlatmakta görmüşlerdi!
Hangi hakikat gizlenmek istendikçe daha çok âşikar olmadı ki?..
Zulüm, kısmak istediği sesi nârâ yapar! Ve bazı ölüler, yaşayanlardan çok daha yüksek sesle konuşur...
Malcolm X onlardandı.
(Allah rahmet eylesin.)