Zeki Öğrenci
Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş.Profesör kaşlarını çatarak: -Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!"
Öğrenci:
-O zaman ben uçuyorum... der.
Profesör cevaba çok sinirlenmiş, sınavda öğrenciye takmış ve sınavını başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış.Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları mükemmel bir şekilde cevaplamış.Profesör öğrenciye:
-Sana son bir soru soracağım , demiş.
-Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayalet, birinde akil var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?
Öğrenci:
-Para olan çuvalı seçerdim...
Profesör:
-Ben akil olan çuvalı seçerdim...
Öğrenci:
-Normal ! Kimde ne eksikse onu seçer...
Profesör çok sinirlenmiş, öğrencinin not defterini alıp içine ‘’Öküz" yazmış. Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış.
Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış :
-Sayın profesör, imzanızı atmışsınız, fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz."- demiş …
Gitmedim Ama Yaklaştım
Bir mecliste adamın biri, gezdiği memleketlerin çokluğuyla
övünmeye başlar. Kendisine
"0 halde coğrafyayı iyi biliyorsun" dedikleri zaman şu cevabı verir:
Oraya henüz gitmedim, ama yaklaştım!
Karşı kaldırım
Bir akil hastası, bulunduğu kaldırımdan karşıya geçip rastladığı ilk görevliye sormuş:
—Affedersiniz, karşı kaldırım nerede acaba?
Görevli şaşırmış ama yine de karşı tarafı göstererek:
—İşte şurada, demiş.
—Kime yutturuyorsun yahu... Daha şimdi orda sordum, burayı gösterdiler.
Laz İcadı
Dunya Genetik Projeler Yarismasi yapiliyormus. Tum ulkelerden genetik
profesorleri yarismaya calismalari ile katilmis. Ilk Fransiz
profosorün calismasinin basina gelmisler. Juri baskani calismasinin ne
oldugunu sormus
Fransiz profösör baslamis anlatmaya:Ben inek genleri ile tavuk genlerini
birlestirdim,otraya çikan
mahlukatin eti kirmizi et kadar lezzetli, beyaz et kadar saglikli oldu demis..
Ardindan diger çalismalari ulke ulke gezmeye baslamislar. Sira gelmis
Turkiye'den bizim Laz profesore,
Juri baskani:
-"Sizin calismaniz nedir?" diye sormus.
Laz profesor anlatmis:
"Ben demis, karpuz genleri ile hamambocegi genlerini birlestirdim!"
Birden tum juri uyelerinden bir kahkaha kopmus ve baskan Laz
profesore
"Bu calisma ne ise yarar?" diye sormus.
Laz profesor:
"Acayip ise yariyor, karpuzu kesiyosun, çekirdekleri kaçisiyoo
Bir Lira Efendim
Otelci ile müşteri aralarında konuşurlar. Müşteri der ki:
" Bir oda istiyorum. "
" Peki. Ama bizim odalar iki kısımdır. Bir kısmının kirası ayda iki, bir kısmının üç liradır."
" Aralarında ne fark var? "
" Bir lira efendim! "
Kısaca
Bir öğretmen sınıfında öğrencilerini tanımak istemiş ve teker teker isimlerini sormuş:
"senin adın ne" demiş bir öğrencisine
"adım fatih" demiş öğrencisi .
öğretmende tamam öyleyse sen bize fatiha süresini oku demiş. çocuk okumuş ve öğretmen yanındaki öğrenciye sormuş ismini.çocuk:
"benim adım yasin ama arkadaşlar bana kısaca kevser derler" demiş
Elbette Hazırdır
Efendi ile uşak konuşur:
- Himmet! musluğa sıcak su koy demiştim. Hazır mı?
- Sıcak suyu daha dün koymuştum. Elbette hazırdır.
Hepsi Yazılıydı
Efendi sonar:
- Oğlum! Sobanın içine attığın kâğıtlar nasıl kâğıtlardı.İnşallah, masada duran hesap pusulalarını ateşe
atmamışındır?
- Merak etmeyin. Hiç ben beyaz kâğıtlara dokunur muyum? Hepsi yazılıydı.
Karanlıkta Nasıl Göreyim?
Efendi (Bir gece yazı yazarken)
- Himmet! Sofaya çık da bak. Hava nasıl?
- Peki efendim. (Şamdanı alır)
- Oğlum, şamdanı nereye götürüyorsun?
- Havaya bak demediniz mi? Karanlıkta nasıl göreyim?
Birer Birer Yakıp Kontrol Ettim
Efendi sorar:
- Kibrit ısmarlamıştım. Aldın mı?
- Aldım efendim.
- Şimdi taklit kibritler çoğaldı. Çakıyorsun çakıyorsun ateş almıyor. Dikkat etseydin de taklidi olmasaydı.
- Hayır değil efendim.
- Nasıl anladın?
- Birer birer yakıp kontrol ettim!
Sana Mı Dedi Bana Mı?
Efendinin biri, uşak bir yazılı kağıt verip
"Al şunu fılan efendiye götür. Cevabını al getir" der. Uşak çıkar gider. Geldikten soma efendi der ki:
" Cevap getirdin mi? "
" Vermedi ki getireyim. "
" Kâğıdı vermedin mi? "
" Hayır, cebimde duruyor. Yalnız cevap istedim. "
" Sen cevap isteyince o sana ne dedi? "
" Yüzüme baktı baktı "Hay ayı hay" dedi. Ama sana mı dedi bana mı orasını bilemem. "
Yıkasın Diye Getirdim
Adamının birinin son derece tembel bir kölesi vardır. Bir gün bazı şeyler alması için efendisi kendini gönderir. Saatlerce gecikir. Sonunda hiçbir şey almadan gelir. Efendinin sabrı tükenir:
" Oğlum. Sen edam olmayacaksın. Ellerin kölelerine bakıyorum da imreniyorum. Efendileri bir iş emretse iki iş birden yapıyorlar." diye azarlar.
Bir iki gün sonra efendi hastalanır. Köleyi hekim çağırmaya gönderir. Köle hekimle birlikte başka bir adam daha alır gelir." Efendi hekimin yanında yabancı birini görünce
" Bu kimdir?" diye sorar
" Efendim, sen bana ellerin köleleri iki işi birden görüyorlar dememiş miydin? İşte ben de öyle yaptım. Bu adam ölü yıkayıcıdır.Şayet hekimin ilaçları fayda vermeyip ölecek olursan seni yıkasın diye getirdim
Ben De Öyle Yapacaktım
Köylünün biri gittiği şehirde merkebini çaldırır. Araştırırlar ama bulamazlar. Hayvanı her kim çalmışsa, getirip teslim ettiği takdirde ikram edeceğini, getirmediği takdirde bir zamanlar babasının yaptığının aynısını yapacağını tellal yoluyla ilan ettirir. Hırsız ilanı işitince korkar ve getiri merkebi teslim eder. Daha soma babasının yaptığı muamelenin ne olduğunu sorar. Köylü der ki:
" Bir zamanlar babam da eşeğini çaldırmıştı. Ele geçiremeyince semerini omzuna vurduğu gibi köye dönmüştü. Sen merkebimi getirmeseydin ben de öyle yapacaktım.
Köpekleri Salıvermişler
Köylünün biri, bir şehre girerken köpekler hücum eder. Taş atıp köpekleri kovalamak için kaldırım taşlarına sarılır. Çıkaramayınca şöyle konuşur:
" Burası ne acayip memleket! Taşlan bağlayıp köpekleri salmışlar!
Ne İnekler Feda Ettim
Oğlunun okuması için hayli masraf ettiği halde çocuğun hiçbir şey öğrenemediğini gören köylü, büyük bir ümitsizlik içinde :
"Ah, şu bir tanecik öküz için ne inekler feda ettim" der.
Beni Çocuklardan Kurtarırlar
Cevat şöyle demektedir. Bir öğretmen gördüm. Yanında biri uzun biri kısa iki değnek, bir top, bir cirit, bir boru, bir davul vardı. Bunların ne olduğunu sordum. Dedi ki: Okulumuzda yaramaz çocuklar çoktur. Birine "Oku dersini" diyecek olsam sözümü dinlemez, ben de önce kısa değnek ile vururum. Uzaklaşır; sonra uzun değneği yetiştiririm. Kaçar, o zaman topu ciride koyup atar, başını yararım. 0 zaman arkadaşları harekete geçip başıma üşüşürler.Dövmeye başlarlar. Ben de çaresiz kalarak davulumu boynuma, borumu elime alır çalmaya başlarım. Hengameyi duyan mahalle halkı koşup gelirler. Beni çocukların elinden kurtarırlar.
İyi Bir Şey Olsaydı Cennetten Çıkmazdı
Okulda dayak yiyen bir çocuk, babasına öğretmenini şikayet etmiş.Babası
"Oğlum! Dayak cennetten çıkmıştır" deyince zeki çocuk şu karşılığı verir:
" İyi bir şey olsaydı cennetten çıkmazdı! "
Ben Yazmadım
Baba oğluna der ki:
" Bak şu okuldan aldığın karneye! Hepsi zayıf, içinde bir ta-ne iyi yok. Utanmıyor musun?
Çocuk cevap verir:
" Babacığım! Bana niçin kızıyorsun? Onları ben değil, öğretmen yazdı.
Günler Uzadı
Bir gün kaç saattir?
- Yirmi beş.
- Yirmi beş mi? Hiç öyle şey olur mu?
- Efendim geçenlerde günlerin bir saat uzadığını söylemediniz mi?
Ağzını kapalı tutamazdı
- Hazreti Nuh'un gemisine zeytin dalını getiren güvercin dişi miydi erkek miydi?
- Erkek.
- Nereden bildin?
- Dişi olsaydı uzun süre ağzını kapalı tutamazdı.
Ölmek Gerekir
Din dersinde öğretmen sorar:
- Söyle bakayım çocuğum, cennete gitmek için ne gerekir?
- Ölmek gerekir.
Benden Kuvvetli
Babası oğluna sonar: "Öğretmen seni her gün niçin dövüyor?"
" Benden kuvvetli de onun için. "
Mezarlığa
Din dersinde öğretmen sorar:
" Bir insan öldükten sonra nereye gider? "
" Mezarlığa. "
|
BEN DE TASDİK EDERİM
Ahmak bir adamın eline " Kıyafet ilmi " ne dair bir kitap geçer. Okurken şöyle bir yazı görür:
"Bir adamın başı küçük, sakalıyla boyu uzun olursa aklı az olur."
Meğer herifin de (kitabın tarif ettiği gibi) başı küçük, sakalıyla boyu uzundur, kendisini bu tarifin dışına çıkarmak ister. Ne yapması gerektiğini düşünür. Başını büyültmenin imkanı olmadığı gibi, boyunu kısaltması da mümkün değildir.
"Bari sakalımı olsun küçülteyim" diyerek şamdanı eline alır. Bir eliyle de sakalının yarısını tuttuktan sonra ikinci yarısını mumun alevine yaklaştırır. Birazı yanıp da sıcaklık parmaklarının uçlarına dokununca elini çeker. Yüzü cascavlak kalır. Bunun üzerine hokkayı kalemi eline alarak kitabın kenarına şundan yazar:
"Bunun gerçek olduğu üzerimde yaptığım deneyle anlaşılmıştır. Dolayısıyla ben de tasdik ederim!"
Cezalı Er
Cezali er, yüzbaşının karşısında :
-Komutanım benim bir şikayatim var.
-Söyle.
-Mehmet onbaşı beni döğdi.
-Git, ben onun cezasını veririm.
-Ama yüzbaşım; hem döğdi , hem söğdi.
-Anladım, git cezasını veririm.
-Anama babama laf etti.
-Git cezasını veririz dedik ya.
-Benim anam da yohtur, babam da yohtur.
-ALLAH rahmet eylesin.Benim de öyle.Sen git anladım.
-Ama yüzbaşım, Mehmet onbaşı benim anama da laf etti , babama da laf etti.Anam da yohtur, babam da yohtur.Anam da sensin, babam da sensin.
Yüzbaşı :
-Derhal koş; çağır Mehmet Onbaşı`yı buraya! dedi
Bana Yakışıyor Mu?
Adamın biri satın almak istediği evi gezerken arkadaşlarından birinin geçtiğini görür. Başını pencereden çıkarıp sorar:
"Yahu! Nasıl, bu ev bana yakışıyor mu?"
Haline Şükür
Dursun, çok feci bir trafik kazası geçirir... Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok... Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar:
-Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi!
Diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihata:
-Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık... Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak.
Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı mahallede Temel'i bulur. Bir de bakar ki, Temel'in hakikaten iki kolu kesik ama, Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor...
Bizim Dursun'un kafası karışır ve hayretle Temel'e yaklaşır:
-Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki koli kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum... Şu dünyanın haline bak, benum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun... Derken, Bizim Temel patlar:
-Ula sen manyak misun, ne göbek atmasi. Sırtım fena halde kaşuniyi... Patlayrum.
Bu Sıcakta İnsan Donar Mı?
Ahmağın biri oldukça soğuk bir havada hamamda yıkanırken öte tarafta iki kişi, bir adamın soguktan donduğunu konuşurlar. Bunu işiten ahmak sorar:
" Fesuphanallah! İnsan bu sıcakta hiç donar mı?
Tercüman
Mafya babası, haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu.Seçtiği sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatamaz, diye düşünüyordu... Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı; bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu:
"Para nerede?" Sağır-dilsiz işaretle yanıt verdi:
"Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neyden bahsettiğinizi anlamıyorum." Tercüman, tercüme etti: "Neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş."
"Baba 38'liği koltuk altından çıkarıp sağır-dilsizin beynine dayadı:"Şimdi sor bakalım, para nerede?"
Tercüman işaretle sordu: "Para nerede?"
Sağır-dilsiz kan ter içinde işaretle yanıt verdi: "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda."
Baba öfkeyle gürledi: " Ne dedi?"
Tercüman yanıtladı: "Dedi ki, hala neyden bahsettiğinizi anlamıyormus. ayrıca o tetiği çekmek de biraz sıkarmış!"
Düştüğü Gibi Öldü
Bir mecliste aşıdan ve bu sayede çocukların ölümden kurtulduğundan söz edilir. Ahmağın biri :
"Adam sen de. Ben bir çocuk biliyorum ki aşılandığının ikinci günü öldü!" der.
"Nasıl?" diye sorarlar. Ahmak şu cevabı verir:
"Aşılandıktan bir gün sonra bir ağaca çıkmıştı. Düştüğü gibi öldü!
Saçlarına Bir Şey Olmamış
Adamın biri hem ahmak hem lafazandır. Sakalı süt gibi beyaz olmasına rağmen saçına hiç ak düşmemiştir. Bir mecliste bu adamın saçıyla sakalı arasındaki bu farkın neden kaynaklandığı konuşulur.
Zariflerden biri der ki:
- Bunda bilinmeyecek ne var? Bir şey çok kullanılırsa elbette ki çabuk eskir. Bunun da çenesi çok kullanıldığı için eskiyip ağarmış. Beyni ise hiç kullanılmadığı için saçlarına bir şey olmamış!
Tecrübe Edeceğim
İhtiyar bir adam, bir karga satın alır.
"Kargayı ne yapacaksin?" diye sorarlar. İhtiyar
"Karga üç yüz yıl yaşar diyorlar. Bakalım öylemidir. Tecrübe edeceğim" der.
Nasıl Belli
Bir kocakarıya taşrada bulunan oğlundan mektup gelir. Götürüp birine okutur. Adam cahilin biri olduğu için kekeleyerek okur. Meğer kocakarının oğlu da kekemedir. Adam mektubu okurken kadın şöyle der:
- Ah bizim oğlanın mektubu olduğu nasıl da belli!
Zarar Mı Edeyim?
Ahmağın biri sokakta giderken bir kesik mecidiye bulur. Üç kuruş eksiğine harcar. Birkaç gün soma yine böyle kesik bir altın bulur.
"Seni de alayım da üç kuruş zarar mı edeyim" diye fırlatır atar.
İkisini Birden Yapayım
Abuzer bir gün ölüm döşeğinde bulunan bir hastayı sormaya gider. Hal hatır sorduktan sonra evdekilere teker teker başınız sağ olsun demeye başlar.
"Ey oğul! Hasta henüz sağ. Daha ölmedi ki baş sağlığı dileyesin" diyenlere şu cevabı verir:
"Öyle ama ben her zaman buraya gelemem. Hazır gelmişken iki görevi birden yapayım! "
Ziyan Olmasın
Cimrinin biri, bir gece hastalanır. Hekim getirirler. Hekim hastayı muayene ettikten soma
"Artık bunda limit yok" deyince hasta başını kaldırır ve yanındakilere der ki:
"Öyleyse mumu söndürünüz. Ziyan olmasın! "
Bir Gün Önce İstiyorum
İki arkadaş aralarında konuşur:
- Bana bugün bir lira ödünç verebilir misin? Gerçi bugün ihtiyacım yok.
- Öyleyse neden şimdi istiyorsun?
- Senden ne zaman para isteyecek olsam "Bugün yok, dün isteseydin verirdim" dersin de onun için bu sefer bir gün önceden istiyorum.
Yerinde Dursun Getirme
Mirasına konduğu amcasını mezara koyduktan soma birkaç hem pasıyla birlikte birahaneye düşen bir mirasyedi ile biracı arasında şu konuşma geçer.
- İyi bir an var mı?
- Ne demek! En güzeli var. 0 kadar tane ve serin ki ölüyü diriltir.
- Aman öyleyse yerinde dursun. Getirme.
Şu Çapkın Kimdir?
Geçkin sarhoşun biri, yolda giderken kusarak sokağın ortasında yatar kalır. Bir köpek gelir, herifin ağzını, yüzünü yalamaya, diğer bir köpek de karşısına geçip havlamaya başlar. Sarhoş gözünü açıp manzarayı görünce yüzünü yalayan köpeğe
"Biliyorum, sen benim eski kafadan mısın. Ancak şu karşıda durup taşkınlık yapan çapkın kimdir?" diye sorar.
İki Sarhoşun Arasına Mı Girerdim?
Bir meyhanede iki sarhoş kavga ederken yatıştırmak için bir başkası aralarına girer. Derken bunlardan birinin fırlattığı kadeh başına rast gelir ve başını yaralar. Etrafındakiler
"Beynine bir zarar oldu mu?" diye sorarlar. Adam şöyle cevap verir:
"Beynim yok ki zararı olsun. Hiç , beynim olsaydı iki sarhoşun arasına girer miydim?
Seksene Varırdın
Bir mecliste işret müptelalarından birine içkinin kötülüklerinden, özellikle insanın ömrünü azaltacağından bahsedilir, içkiden vazgeçmesi istenir. Ayyaş
"Ben küçük yaşımdan beri içerim. Ham dolsun vücudum sapa sağlamdır. Yaşımda altmışı geçiyor. Eğer dediğiniz gibi içki ömrü azaltmış olsaydı bu kadar yaşamazdım."
Orada bulunan ahmağın biri demiş ki:
"Ne biliyorsun birader! İçki içmemiş olsaydın şimdiye kadar altmışı değil, yetmişi geçer, seksene varırdın"
Vasiyetnamesini Yazmalıdır
Bir mecliste sağlığın korunmasıyla ilgili olarak sohbet edilirken biri
"İnsan bir hastalığa yakalandığı zaman doktor gelinceye kadar ne yapmalıdır?" diye sorar. Orada bulunan zarif birisi şu cevabı verir:
"Vasiyetnamesini yazmalıdır."
Eczanenin İçine Düştü
Her hastalığı su ile tedavi etmeyi kendine adet haline getiren bir gemi doktoru, bir gün denize düşer. Bunun üzerine kaptan der ki:
"Bizim doktor eczanesinin içine düştü!"
Birincisi Dursun
Doktorun biri, bir hastaya acı bir ilaç verir. Hasta ilacın acılığını bildiği için
"Aman, ben o ilacı içemem! Bilirim, zehir gibi bir şeydir" der. Doktor :
"0 acılık yalnız ilk kaşıktadır. İkinci, üçüncü kaşıkta hiç acılık duyulmaz" deyince hasta şöyle konuşur:
"Öyleyse ikinci üçüncü kaşığı içeyim de birincisi dursun! "
|