Ana Sayfa
     Editör
     Rabbim...
     Ziyaretçi defteri
     Gel Efendim
     Pismanlık
     Düşünen insanlara
     Kar Tanesi
     Ebruli
     Bir hadis
     Kutsal Emanetler
     Dedim ki;
     Laleler
     Kutlu Dogum
     Güncel Makale
     Güncel
     İletişim
     Tasavvuf
     Makaleler
     Adamın Dönüşü (H)
     Çöle İnen Nur
     Yüzlerce Salat
     Namazın İnşaası
     Namaz Niyetleri
     Namaz ve Sağlık
     Namazın Esrarı
     Namazı Terk
     Kılmama Bahaneleri
     Uydudan Kabe
     Başörtülüyüm
     D. Ali Videoları
     Video Şiir
     Video ilahi-ezgi
     Video Kur'an
     Can Muhammed
     Kırık Testi I
     Kırık Testi II
     Kırık Testi III
     Kabir ve Ötesi
     Yağmur
     Dualar
     Peygam. Kızları
     Salat-ı Tefriciyye
     Nebiler Sultanı
     Kıssadan Hisseler
     Sahabe Şuuru
     Galeri
     Kronoloji
     Nur'dan Damlalar
     40 Hadis
     Aforizma
     Pompei (ibret)
     online istatistikler
     Günce
     Hikayecik
     Asr-ı Saadet
     Kuddüs ism-i Şerifi
     İşin Allah'a Kalması
     Cevşenin Tesiri
     Cevşen-i Kebir
     Dinin Direği
     Aciz Yakarış
     Nebe Suresi
     Mülk S. Tebareke
     Yasin Suresi
     Şeytanın Hileleri
     Latife ve Nükteler
     Komiklik
     Boykotlar
     Esma-ül Hüsna
     Nefsi Yenmek
     M.Akif Arsivi
     Şeyh Şâmil
     Malcolm X
     Veda Hutbesi
     Hilal Tv
     RAP
     Saadeti Edebiyye
     Sesli Kitap
     Niye moralin bozuk
     Kabus
     ihlas Risalesi
     Kuran iklimi
     Esref Ziya
     smileyler
     Videolu hatim
     Gazze Katliamı
     Ahmet Yasin
     Köpek israil
     Haftanın Makalesi
     cevsen indir
     Gidalar uzerine
     Sevap Fabrikalari
     esma
     Gelseydin
     Ashab-i Kehf
     Zilhicce Ayi
     Zehranin Gozleri



yaSamed - Köpek israil


busholmertt

Taşlar sözünde durur. Nereye koyduysak, öylece kalır orada. Yerinde ağırdırlar. Hangi biçimi verdiysek, sadık kalır yonttuğumuz haline. Beklerler bıraktığımız yerde bizi. Kaypaklık etmezler. Dönmezler verdikleri sözden. Ama senin kanlı dudağından çıkınca söz , “söz” olduğuna utanıyor. “Dönmek” bile dönüyor anlamından. “Cayma” kelimesi kendi yüzüne bakamaz hale geliyor. Senin durduğun yere ayakucuyla bile girmekten korkuyor vaadler. Fırıldakların başı dönüyor senin dönekliğine bakınca..

Güvenilir taşlara. Emniyet verirler. Yaslanırız kucaklarına. Sırtımızı dayarız hiç kuşkulanmadan. Omuz verirler umutlarımıza. Sert olmaya serttirler ama güleç yüzlerini gösterirler duvar oldukları odalara. Olduğu gibi görünür, göründüğü gibi dururlar. Ama senin yüzün duvardan da duvar… Soğuk. Isınmıyor. Sırtımızı dönmeye gelmiyor. İnsafın kelimesine bile oda olamıyor kalbinin katılığı. Aldatıyor “aldanma”yı bile. Kancık köpeklerin kuyruğuna kuyruk oluyor kanla çapaklanmış kirpiklerin.

İnsaflıdır taşlar yine de. Sular dokununca sırtına, eğilir, erir, yol olurlar. İncecik kökler değince ayak uçlarına, bölünür, dağılır, toprak olurlar. Tazecik filizler dokununca omuzlarına, dönüp bakar, yol verir, çatlayıverirler ortasından. Göz göz pınarlaşır yumuşacık dudaklara değesice. Dereler boyu yoldaşlık eder su serinliğine. Ama senin şom ağzından kin ve nefret akıyor. Senin yüzünü görünce tebessümler donuyor, umutlar kaskatı kesiliyor. Kalbin insafı un ufak ediyor, kovuyor, yok ediyor. İnsaf yüzünün uğursuz kıvrımlarında boş yere yer arıyor kendine.

Çocukla çocuk olur taşlar. Kibirlenmezler. Ele avuc a gelirler. Hoplayıp zıplarlar. Sapan taşı olup sevindirirler çocukları. Çakıl gibi ufalanıp yastık olur çocukça koşmaların kıyısında. Ama senin kalbinin olduğu yerde ufalanıyor çocukça mutluluklar. Senin kalbine değen kibir de utanıyor, kin bile kirleniyor. Kalbinden taşan ateş çocuk ellerini yakıyor, bebe yüzlerini parçalıyor. Sevinçleri doğduğuna pişman ediyor.

Gölgesi olur taşların. Serinlik sunarlar yanı başına gelenlere. Ateşi perdelerler. Yangından uzak tutar evleri, odaları. Soğurur alevleri. Ama senin kalbinin gölgesi bile yok. Gölgesinin değdiği yeri bile ateş topuna çeviriyor. Azıcık serinlik vaad edec ek olsa, gölgeleri bile kıskanıyor,kavuruyor. Gölgen bile alev alev yanıyor, yakıyor.

Yapıcıdır taşlar. Üste üste koyabiliriz onları. Yerlerini bilirler. Altta kalan üstteki kardeşinin hatırını bilir. Üstteki alttakinin üstüne en fazla kendi ağırlığını bindirir. Ama senin kalbin utanmaz, arlanmaz yıkımlar pompalıyor kuruyasıca ellerine. Altta kalmaya razı değilsin, nefret üstüne nefret yığıyorsun. Üste çıkınca hepten azıyorsun. “Ayak yolu”na bile döşenmez senin kalbin. Basmaya bile değmez üstüne. Daha ayakkabılarım değmeden kirletiyor, pislik püskürtüyor suratından.

Hatır bilir taşlar. Toprağımızı beklerler. Kabrimizin başında nöbet tutarlar. Adımızı kazısak üzerlerine, unutmaz, unutturmazlar. Yüzümüzü yontsak yüzlerine, kansız da olsa, cansız da olsa, gülümserler, bakarmış gibi yaparlar. Enselerini dönmezler yüzlerimize. Tükürmezler. Ama senin kalbin ne bebek ağlayışına kanar, ne anne çığlığına yanar. Soğuğu bile titretir senin kalbin, buzları buz kestirir. Balgam bile iğrenir taş kesilmiş kalbinin ifrazatından.

Utanır taşlar. Çeşme olup ağlarlar. Kıvrana kıvrana yola düşerler. Kaldırımlarda kimsesizlere yoldaşlık ederler. Köprü altlarında yetimlere teselli sunarlar. Çıplak ayakları yumuşacık, sıcacık okşarlar. Ama senin kalbin taşları bile utandırır. Senin kalbin taşların başını yarar, taşları korkutur. Senin kandan heykelin, senin ateşe kesilmiş etin taşların kalbini çatlatır, yuvalarından kaçırır.

Değil mi ki senin soyundan kimilerinin cürümleri, katı taşlardan daha da katı etmişti kalpleri, soyun gibi sen de taş ol! Değil mi ki, taşın Yaradan’ı, kalplerin Yaradan’ı, senin ve kimi atalarının kalplerini örnek gösterdi katılıkta taşlara, o ataların gibi sen de defol! Değil mi ki, taşlar sağırlıkta, soğuklukta, duyarsızlıkta geri kaldı soydaşın zalimlerin kalplerinin yanında, sen de yok ol!

Kalbini uzak tut taşların başından… Taş ol. Kalbini sök ve al bizimkilere benzeyen bağrından. Al , o çaresiz çocukların attığı taşlardan birini de kalbinin yerine koy. Def ol yeryüzünden, ufalanıp toz ol! Çek o utanç heykeli yüzünü aynalarımızdan. Bizimkini andıran, “insan” sanılan, kokuşmuş cesedinin içinden kaç. Yok ol!

Senin taş kalbinden merhamet umanlar taş olsun. Senin alev kesilmiş dudağının ateşkesine inananlar ateş olsun. Çekil aramızdan.. . Uzak dur göğümüzden. Al ,o tedavülden kalkmış “insan”lığını. Al, o taşları utandıran kalbini de, git, göğsündeki taşınla, soyunu da utandıran kahrolası “insan”lığınla cehenneme yakıt ol!
İçim serinliyor ilk defa cehennemin varlığından. Haykırdım kaç kere: “Seni seviyorum cehennem…” Sayende.. Sayende. Senin sayende…

Senai Demirci



by
 
Bugün 4 ziyaretçi (8 klik) misafirimiz bizimleydi!

لا اله الا الله محمد رسول الله
www.yasamed.tr.gg
Free Website Counter
Kere Tıklandı

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol